Stres, kişinin baş edebilme gücünü aşan veya zorlayan durumlarda kendini koruyabilmek için verdiği zihinsel, fiziksel veya duygusal otomatik tepkileri tanımlar.
Stresi oluşturan etkenlere karşı gelişen bu fiziksel, zihinsel veya duygusal tepkiyi vücut; kan basıncını arttıran, kalp hızını hızlandıran ve kan şekeri düzeylerini yükselten stres hormonlarının (epinefrin ve norepinefrin gibi) kandaki düzeylerini arttırarak ortaya çıkarır. Tüm bu değişiklikler, kişinin algıladığı bir tehdide karşı koymak için daha güçlü ve hızlı hareket etmesine yardımcı olur. Anlık reaksiyon şeklinde ortaya çıkan akut stres tepkisi hayat kurtarıcı nitelik taşır ancak kronik stres durumunda zamanla; baş ağrısı, uyku sorunu, sindirim problemleri, kısırlık, depresyon, anksiyete ve immun sistemde zayıflama oluşmaktadır.
1966-2016 yılları arasında stres ile meme kanseri arasında ilişkinin değerlendirildiği 52 epidemiyolojik araştırmayı inceleyen ve 2018 yılında yayınlanan bir çalışmada, meme kanseri gelişimi ile kronik stres arasında bir ilişki olduğu belirlenmiştir. 2017 yılında 1933 kişide yapılan bir çalışmada 65 yaş altındaki erkeklerde iş yerindeki stres ile prostat kanseri gelişimi arasında ilişki olduğu gösterilmiştir. Yapılan bazı çalışmalarda, kronik stresin kanser hastalarında tedavi başarısını azalttığına dair bulgular elde edilmiştir.
Gevşeme, meditasyon ve stres yönetimi eğitimi, egzersizler, anksiyete ve depresyon gideren ilaçlar, hastalık bilgilendirme seminerleri gibi duygusal ve sosyal destek yöntemleri ile hastaların psikolojik stresle baş etmeyi öğrenmesine yardımcı olunur. Bu tür destek hastalardaki depresyon, kaygı ile hastalık ve tedaviye bağlı şikayetlerin azalmasında yardımcı olur.